COVID-19 ve Ruh Sağlığı
Covid-19 virüsü 2019 yılında ortaya çıkmış ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından tüm dünyayı etkisi altına alan küresel bir salgın olarak ilan edilmiştir (DSÖ, 2020). Salgın, ülkemizde ve dünyada birçok kişinin enfekte olmasına, uzun ve zorlu bir hastalık süreci geçirmesine ve hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Bu tehlikeli durum devam etmekte, virüs mutasyona uğradığı için bulaştığı yaş grupları farklılaşmaktadır.
Covid 19 salgını nedeni ile günlük yaşam düzeni ve alışkanlıklarımız değişti, hayat büyük ölçüde ev ortamı ile sınırlandırıldı ve çoğumuz sevdiklerinden uzakta kaldı. Ayrıca salgının ne kadar süreceği ve etkilerinin neler olacağının bilinmemesi pek çoğumuzun korku ve endişe yaşamasına neden oldu.
Tüm bu korku ve endişelere karşın hayat akıp gidiyor. Uzmanlar fiziksel bağışıklığımız olduğu kadar psikolojik bağışıklığımızın varlığından da söz etmektedirler. Psikolojik bağışıklık, karşılaştığımız zorlu yaşam olayları ve bu olaylara paralele hissetimiz stres, kaygı gibi olumsuz duygularla baş edebilmemizi sağlar. Psikolojik bağışıklığımızı güçlendirmek için iyilik halimizi ve umutlarımızı güçlendirmemiz gerekir. İyilik hali; bireyin kişisel amaçlarına ve hayatını daha anlamlı hale getirmek için belirlediği hedeflere ulaşmak için çabalaması, bedensel, zihinsel ve duygusal olarak bütünleşmesi, kişisel, sosyal ve ekolojik olarak hayatın tüm alanlarında varlığını devam ettirmesi olarak tanımlanmaktadır. Umut ise; bir hedef belirmek ve bu hedefe ulaşmak için motive bir şekilde çaba göstermek olarak ifade edilmektedir. Umut geleceğe dönüktür. İçinde bulunduğumuz şartlar ne olursa olsun hayatta bir anlam bulabilmek, kendimizi iyi hissetmemizi sağlayacak işler yapabilmek ve geleceğe dönük hedefler belirlemek önemlidir.
Aşı olmanın verdiği rahatlık, pandemi sürecine alışmış olma, havaların ısınmaya başlaması ve kısıtlamaların esnetilmesi duygu ve düşüncelerimizi biraz daha pozitife doğru çevirmeye başladı. Yine de COVİD 19’un etkilerinden korunmak için hayatın her alanına ilişkin sunulan önerileri dikkate alınmamız gerekir. Bu öneriler şu şekilde özetlenebilir:
2. Düzenli ve dengeli beslenmek: Covid-19’dan korunmada ve tedavi sürecinde beslenme düzeninin oldukça önemli olduğu belirtilmektedir. Covid-19 bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde daha sık görülmektedir. Yeşil yapraklı sebzeler yanında, baklagiller, tahıllar ve meyve tüketimi bağışıklık sistemini güçlendirmektedir.
3. Aile birlikteliğini sağlamak: Aile üyelerinin yemek saatlerinde bir arada olması sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmanın yanında aile olmanın güzelliklerini hatırlatarak duygusal olarak daha iyi hissedilmesini sağlamaktadır. Ayrıca birlikte izlenebilecek filmler ve evde oynanabilecek oyunlar hem kendinizi ve çocuklarınızı farklı yönleri ile tanımanızı, hem de keyifli saatler geçirmenizi sağlayacaktır.
4. Fiziksel egzersiz yapmak: Pandemi nedeni ile yaşanan sokağa çıkma kısıtlamaları ve evden çalışma durumları fiziksel aktiviteyi azaltmıştır. Bağışıklık sistemini güçlendirmek, kas gücü ve kitlesindeki olası kayıpların önüne geçmek için düzenli egzersiz yapılmalıdır. Örneğin yarım saatten fazla oturur pozisyonda kalmamak, mümkünse yürüyüş yapmak ya da evde yapılabilecek etkinlikleri öğrenmek fiziksel sağlığımızı korumak açısından önemlidir.
5. Bitki yetiştirmek: Bahçede ya da balkonda bitki yetiştirmek, doğaya yakın olmamızı sağlayacak ve bir canlının gelişimini takip ederek hayatı farklı bir gözle değerlendirme imkânı verecektir. Ayrıca toprağa dokunmanın negatif enerjimizi aldığını unutmayalım.
6. Ertelenen işleri bitirmek: Pandemi süreci evde tamirat, temizlik, kitaplığın düzenlenmesi gibi bugüne kadar ertelediğimiz işleri yapmamız için bir fırsat olabilir. Hayat normale dönüyor, evdeki yeni düzenlemelere ya da yeni projelere başlayabilmek için eskiden kalmış işleri bitirmek gerekir. Böylece aklımızda kalan, içimizi daraltan :bir işi bitirmiş, gözümüzün önündeki ya da zihnimizdeki bir yükten kurtulmuş oluruz ve kendimizi rahatlamış hissedersiniz.
7. Telefon ve bilgisayardan uzaklaşmak: Pandemi süresince tüm dersler, işler, toplantılar hatta arkadaş sohbetleri bile telefon ve bilgisayar üzerinden gerçekleşti. Bu araçlardan ve yaydıkları radyasyonun etkilerinden olabildiğince uzaklaşmak, bir kitap ya da dergi okumak ruhumuza ve bedenimize iyi gelecektir.
8. Kendini keşfetmek: Pandemi dönemi belki de kendimizdeki farklı yönleri keşfettiğimiz (örneğin ne kadar sabırlı, ne kadar pozitif, ne kadar problem çözücü) bir dönem olmuş olabilir. Evde uzun süre kendi kendimize kalmak içsel yolculuklarımızın sayısını arttırmış olabilir ya da mecburen yaptığımız bazı işler bu özelliklerimizi fark etmemizi sağlamış olabilir. Hayat normale dönmeye başladığında bu keşiflerimizi özel hayatımızda ve iş hayatımızda kullanalım. Böylece kendimize olan güvenimizin arttığını hissederiz.
9. Kayıplarla başa çıkabilmek: Pandemi döneminde sevdiklerimizi kaybetmiş olabiliriz. Hayattaki en zor şeylerden biri sevdiklerimizin yokluğuna alışmaktır. Kısıtlamalar nedeni ile cenaze törenine katılamamak, ölümün ardından ekonomik kayıp yaşamak gibi durumlar da yas sürecini uzatabilir, ağırlaştırabilir. Böyle durumlarda sosyal ve ekonomik destek kaynaklarına ulaşmak zor olabilir. Kayıpla ilgili duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak, inanç sisteminiz doğrultusunda dua etmek ve kaybettiğimiz kişinin anısını yaşatmak için neler yapabileceğimizi düşünmek acımızı daha sağlıklı yaşamamızı sağlayacaktır. Yas ve acı ile baş edilemediğimiz durumda psikolojik destek alınabilir.
10. Hayata devam edebilmek: Pandemi koşulları hafiflediğinde hayatımıza kaldığı yerden devam edeceğiz. Buna hazır mısınız? Evden olmaktan şikayet etmek kadar evde olmaya alışmış da olabiliriz. Örneğin. uyku saatleri değişmiş kişisel bakım ve stile (kılık kıyafet, saç -sakal makyaj gibi) daha az dikkat edilmiş olabilir. Haydi toparlanalım lütfen!!!!!!!!! Evde olmak kendinizi bırakmak, hayattan vazgeçmek değildir. Salgın döneminde evdeki yeni rutinimizin içine eski alışkanlıklarımızı yerleştirmek ve kendimize özen göstermek bize iyi gelecektir.
Sağlıklı günlerde görüşmek dileği ile...